11 Mayıs 2014 Pazar

Pazar önerisi...

Gönderen Unknown zaman: 18:52 0 yorum
Biliyorum şu sıralar çok şey yazamadım ama aklım çok dolu canım pek sıkkın şu sıralar. İnanın bana anlatabilirsem çok güzel şeyler anlatmak istiyorum sizlere.
Neyse.

Ben bu hafta sonumu çok güzel iki filmle taçlandırdım.
Güzelden çok güzele doğru anlatıyorum toplaşın.


İlk filmimiz Liberal Arts.



2012 yapımı olan bu filmi Josh Radnor hatırına izledim. Bilirsiniz How I Met Your Mother'ımızın Ted'i. Adam hem yazmış, hem yönetmiş yetmemiş bir de başrolde oynamış. Yanına da almış Elizabeth Olsen'ı güzel güzel oynamışlar.

Filmin temeli kitaplara dayanıyor aslında. Aralarında 16 yaş fark olan 35 yaşındaki Jesse ve 19 yaşında üniversite öğrencisi olan Zibby-yani Elizabeth ki böyle kısaltma mı olur allasen çok çirkin- arasında bir çekim oluyor.


Bu filmle ilgili en sevdiğim şey ne diye sorsanız bana Elizabeth Olsen'ın oynadığı Zibby karakteri. Çünkü aşık Zibby'nin halleri, sevdiği adamın yüzünü ellerinin arasında tutup öpmesi, eski kafalı mektuplaşmak isteme halleri, sevdiği müzikler bile çok ben gibi. Benden bir şeyler o halleri.

Bu filmle ilgili en nefret ettiğim şey ise, sonu. Spoiler yok. Sustum.

Gelelim ikinci ve çok güzel olana...

Bu yıl En iyi Özgün Senaryo dalında Oscar ödülü de almış olan "Her".


Bence kesinlikle haketmiş film o ödülü. İnanılmaz güzel bir gelecek hayali gibi.
Yalnız bir yazar olan insanların vakitleri olmadığı için mektuplarını başkasına yazdırdığı bir şirkette çalışan Theodore teknolojinin bu çook geliştiği dönemde yalnızlığına ortak olsun diye bir işletim sistemi satın alıyor.


Yapay zekalar almış başını yürümüş. Bilgisayarlarla baya sohbet edebildiğiniz bu dönemde Theodore satın aldığı işletim sistemi Samantha ile "tanışıyor."


Düşünsenize istediğiniz anda yanınızda olan sizi yargılamadan sizinle konuşan ihtiyacınız olduğu her an konuşabileceğiniz, sesinizin tonundan nasıl olduğunuzu anlayan biri. 

Ya sizce de çok güzel bir işletim sistemi değil mi? Ha bunun dışında filmdeki oyunda çok güzel belirtmeden edemeyeceğim.


Sesiyle Samantha'ya can veren, film boyunca hiç görmediğimiz ahh keşke görsek dediğimiz seksilik ne demek canlı kanıtı olan Scarlett Johansson da bu film de.

Filmle ilgili en sevdiğim şey, senaryosu, hayaller, düşünülen dünyanın güzelliği ve filmin müzikleri.

Filmle ilgili en sevmediğim şey, kıyafetlerin bu kadar retro olması, sonu da çok hoşuma gitmedi ama olsun katlanılmaz değil.



 

Çikolatalı Muhabbetler Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos