23 Ocak 2014 Perşembe

Hi guys!

Gönderen Unknown zaman: 22:04 0 yorum
diye söze başlamak ne cool olurdu yaaa...
Gün gelicek ve öyle de bloga başlıycam. Ben bugün aslında biraz önce The Balm Balm-Jovi palette aldım. Memnun muyum evet. Gerçi daha kullanmadım ama olsun. Yine de memnunum. Olucam seve seve o kadar para verdim boru mu! Gelmedi hiç bir sponsor mesajı. 
Ha bi de malumunuz eyeliner'ımdan memnun değildim elim gitmeye gitmeye yeni bi eyeliner aldım AlixAvien. Kötülemek için söylemiyorum sadece makyaj ürünlerini hiç denemedim. Ojesine birşey demiyorum ama. Eyelinerını önyargısız deniyorum işte. Şimdilik fena değil. Memnun gibiyim sonuçları da zamanla anlatırım sizlere. 

Gelelim sormak istediğim bi konuya. Ruj alacakken rengine karar veremedim ve vazgeçtim. 
Şimdi genelde rujlarım hep pastel tonlar. Yine bu renklerde devam mı edeyim yoksa bir macera arayışına girip, nude ruj mu alayım. 
Buyrun nude derken kastın ne diyenler için görsel. E pastel rujlarımı da önceki postta söylemiştim.Buyrun bi tık o posta göz atmak için.
Hadi be okuyan canlarım.Allasen bir fikir verin.


16 Ocak 2014 Perşembe

Konumuz; Felsefe

Gönderen Unknown zaman: 01:16 0 yorum

Daha önce hiç böyle birşey yapmadım. Oturupta kitap tanıtmadım size yani. Bu kitapta öyle aman aman hayatımın kitabı diyebileceğim bir kitap değil açıkçası. Ama gerçekten sağlam şeylerden bahsediyor bu koskoca 64(!) sayfalık kitapta.
Kitabın ismine bakıp “Eheheheh cinsellik diyor ya kesin seks var içinde” diye geyik yapanlarınız olabilir. Bundan sonrasını okuma sen arkadaşım. Daha değerli işler yapacağın zamanını harcamak istemem senin.
Neyse ne diyorduk. Bu bir felsefe kitabı. Ve eğer sizde benim gibi felsefeden hiçbir şey anlamıyorsanız bu kitap tam size göre! Çünkü Arthur amcamız öyle derin felsefik bir dil kullanmamış ayrıca 64 sayfa kitap yani çok zaman almaz sonuçta.
Kitabın konusuna gelirsem, kadın erkek ilişkileri. Ama olaya farklı bir bakış açısı getirmiş yazar. Aşk dediğimiz olguya çok bambaşka bir bakış açısı getirmiş. Diyor ki;“Aslında aşk adı verilen cinsel dürtünün doyurulması için yapılan uzak görüşlü, kesin ve kaprisli seçimde kıpırdanan da gelecek neslin kendisidir zaten. İki sevgilinin birbirlerine karşı giderek artan bağlılığı, gerçekte, kendi içinde, yeni bir bireyin, onların meydana getirebilecekleri ve arzu ettikleri bi bireyin yaşama istemidir; onların arzu dolu bakışlarının buluşmasında yeni bir varlığın hayat kıvılcımı tutuşur… Sevgililer gerçek bir birleşmenin ve yeni bir varlığı vücuda getirmenin özlemini duyarlar hayatlarının geri kalan kısmını bu şekilde geçirmeyi arzu ederler ve bu arzi da meydana getirdikleri çocuğun benliğinde karşılık bulur.” Şimdi bi 5 dakika düşün bunun üstüne. Adam gerçekten haklı çünkü aşık olduğumuz insanla gelecek hayali kurarız hepimiz.
Bilimsel olarakta bakmış olaya. Bir çocuğun anne ve babanın en iyi en mükemmel genlerini alarak oluştuğundan bahsediyor bir de. Yani sizden ve hayatınızın aşkından ortaya çıkacak olan varlığın sizin mükemmelliğe bürünmüş hali olduğunu anlatıyor. Ve kadında erkekte bu özellikleri göz önüne alarak aşık olurlarmış. -farkında olmadan tabi- Sevgili Schopenhauer bu konuda diyor ki: “… bu yeni varlık, babasının iradesine veya karakterine, annesinin zekasına ve her ikisinin beden yapısına sahip olacaktır.”Başka bi cümlesi de: “Bu yeni varlık döllenme kanununa göre görünüm bakımından babasına, endam bakımından annesine benzeyecektir…” diyor. Yani siz bir kadının ya da erkeğin sizden olacak olana en iyi özellikleri verip veremeyeceğine bakarak aşık oluyorsunuz. Güzel dişler, hoş bi vücut, sağlam bir karakter, cesaret, zeka vb. Mantıklı, değil mi?
Aşk kimyasal, fiziksel, duygusal, mantıksal birşey yani. Kimse aşık olunca mantığımı kaybediyorum demesin. Sadece tutku kısmı ağır basınca düşünemiyorsunuz/düşünemiyoruz.

12 Ocak 2014 Pazar

Takiplemek isterseniz;

Gönderen Unknown zaman: 20:44 0 yorum
Merhaba belki takip etmek isterseniz diye paylaşmak istedim :)
İnstagram

Twitter

Mesela…

Gönderen Unknown zaman: 14:40 0 yorum
Cehennem’i insanlar kötü birşey yaptıkları zaman onları aklımızın alamayacağı kadar sıcak ateşlerde yakacağını söyleyerek kötülüklerden uzak tutmak için yaratmış Tanrı. Aynı tanrı bizlere irade vermiş bu yüzden, iyi ve kötüyü ayırt edelim diye.Biz ayırt edebilmiş miyiz peki? Cevabı çok net. Hayır. Kimse o cehennemden korkmuyor. Bir şeyleri yaparken aklına bile gelmiyor insanların cehennem. Ya kimse cennete gideyim diyerek bir şeyler yapmıyor cehenneme gitmeyeyim diyerek bir şeyler de. 
14 yaşında bir kıza tecavüz eden 11 kişinin -zevkin doruklarına ulaştıkları- sırada o kızın gözlerine bakıp ordaki cehennemi gördüklerini düşünüyor musunuz? Ya da 16 yaşındaki %76 engelli, aklı başında olmayan ve ondan 44 gün boyunca “faydalanan” o 3 kişi. Ha birde “7 yaşından büyükse evlenebilir” diye “aşırı dinci” bir zihniyet yüzünden 8 yaşındayken 40 yaşında adamla evlendirilen düğün gecesi minicik bedeni kaldıramayınca ölen küçücük kızın bedenine baktı mı evlenen ve evlendiren adamlar. Gördüler mi orda kendi cehennemlerini. Bundan korkup “Ya biz napıyoruz” dediler mi? DEMEDİLER. 
Varlığı bu kadar kesin olan birşeyi düşünüp kimseyi korkutmuyor işledikleri günahlar. 
Birde tanrının bize verdiği irade ile yanlış olduğuna karar verdiğimiz bir şeyi savunduğumuz şu günlerde nasıl bir İNSAN -SADECE İNSAN- “Savunamazsınız” diyip KENDİ İNSANLARINI diğerlerinin üstüne saldırtıp alenen katliam yapabilir ki. Nasıl bir kendini büyük görme durumu bu farkında değil misiniz? 
İnandığımız herşeyi elimizden alıyorlar, herşeyi… Ve biz sadece ölüyoruz.

11 Ocak 2014 Cumartesi

Gelgelelim bi blogger'ın en çok ilgi topladığı konuya: MODA.

Gönderen Unknown zaman: 20:45 0 yorum

Moda hakkındaki bilgimin "Aaaay düşünememiş mi onunla onun giyileceğini" şeklinde yorum yapmak olan -diğer kadınlar gibi- beğendiği şeyleri kaçırmayıp "Bu geçen senenin modası" fikirlerine aldırmayan biriyim.
Bir de Türkiye'de ne giymek istiyorum elimde ne var gibi bir sıkıntı var. Ha Türk kadınları öyle fidan boylu da değil. Bi pantolon alsak mutlaka paça tadilatı gerekiyor.
Gelgelelim modadan çok anlamıyor olmam beğendiğim tarzların olmadığı anlamına gelmiyor. Bir kere benim gibi salaş giyinmeyi seven birine en yakın tarz bence "Vintage".

Etekle ayrı güzel kombinleri, pantolonla ayrı. Salaşlık, rahatlık, şıklık istediğim her türlü şey bir arada. Eğer aranızda benim gibi günlük hayatta erkek tişörlerini tercih edenler varsa bence onlar da bu tarz için "ohhh be! bende modaya uyuyormuşum" diyebilirler. Giy bir bol erkek tişörtü, salaaş bolcana bir kazağı altına bir tayt yada tişört rengiyle uyumlu bir dar paçalı pantolon giy. üstüne de bir anneanne hırkası tarzında hırka.Tamaaam oldun sen.
Benim gibi uzuuun kıcırcık simsiyah saçlı hatunlar için tam bu tarz. Ayır yandan saçları doğal bir şekilde. Sal gitsin.
 


Bu giyim tarzının en sık örnekleri şort-hırka ve etekli kombinleri.



 
Şu sıralar kıçımız donduğumuz için bunları giymek pek mümkün olmasa da bunları uygun renkte ince çoraplarla kombinleyerek kış günlerini çok soğuk geçirmeyen illerde giyebilirsiniz kızlar.

Annelerinizin, anneannelerinizin hırkaları, çantaları bu kombinin tamamlayıcılarından.
Makyaj konusunda da verebileceğim bir kaç örnek var ama ruj anlamında bu kadar iddialı davranmamanızı tavsiye ederim. 


Şimdiii asıl konu ayakkap. Ayakkabı olarak 2013-2014 sezonunun en önemli kurtarıcısı her hatunun dolabında olması gereken bot çizmelerle mükemmel kombininizi tamamlayabilirsiniz. Marka üzerinden örnek vermem gerekirse Dr. Martens tarzı botlar tam bunlara göre. Ha onlardan almak zorunda değilsiniz ona çok benzeyen model mi buldunuz fiyatıda uygun mu? Kaçırmayın kesinlikle. Marka diye sömürülmeyin.

5 Ocak 2014 Pazar

Ben aşık olmayı özledim!

Gönderen Unknown zaman: 21:04 0 yorum

Bundan 2 yıl önce bir yazı yolladım evrene.



Birini sevmeyi deli gibi bağlanmayı özledim.
Bundan sonrası sana mektup olsun “Gelecekteki Sevgilim” :) Not alman gereken şeyler var mesela… Eline al kağıdını kalemini şimdi! Sabah olduğunda gözlerimi açamazken telefonuma bakıp “Günaydın Aşkım! :)” yazısını görmeyi özledim… Ve her sabah beni bambaşka bir mutlulukla uyandırmalısın beni. Her sabah Tanrı’ya teşekkür ederek başlamalıyım seninle tanıştırdığı için ve gün sona ererken de. Birinin beni merak etmesini özledim o yüzden bir baba gibi olmalısın bazen, benim için endişelenmen hoşuma gidebilir -kimi zaman tabi-. Beni benden çok düşünmelisin bazen. Seni senden çok düşüneceğime söz verebilirim bitanem... ”Kahvaltı yaptın mı bebeğim?” diye merak etmelisin mesela en basitinden örnek.
Senin yanına gelirken giyeceklerimi 1 gün önceden hazırlamayı özledim. Rahat bir şekilde de gelebilirim yanına ben seni her halinle beğenirim ve sende beni beğenmelisin. Bazen -hatta çoğu zaman- makyaj yapmam gereksiz olduğunu düşünüyorum.
Kendim gibi olmayı deli gibi kahkaha atmayı özledim. Gülüşünün, sesinin, bakışının hayranı olmayı özledim ben.. Başını omzuna yasladığım zaman, başını çevirdiğin anda dudaklarının alnımla buluşmasını da özledim hani o sıcak dokunuşu yapmayı unutma onu da not al bebeğim. Seni seyrederken başımı tutup gözlerimi öpmen gereken şeyler konuşalım.
Elele gezip düşman çatlatmamız gereken mekanlar var. Sevişine, öpüşüne herşeyine deli gibi aşık olacağım ben hayatım bil bunları. Sonra bazen salak salak kavga edeceğiz biz. Bazen minicik şeyler olacak bunlar, bazen ise ciddi şeyler ama ben çok çabuk yumuşarım yani seni çok uğraştırmam. Hem haksız olduğumu düşündüğüm konularda alttan almayı ve özür dilemeyi de bilirim. Bazen şımarıklık yaparım ama seni yormayacağıma söz veriyorum şimdiden.
Gün içinde yanımda olmadığın zamanlarda beni yalnız bırakma bebeğim mesaj at, ara, sürpriz yap ne bileyim ben özlerim seni. Telefona bakarak aptal aptal gülümset beni. Böyle bazen öyle güzel mesajlar at ki silmeye kıyamiyim durup durup okurum zaten ben onları. Kendinden haber ver bana. Merak ederim seni hem de çok fazla yani her söylediğim şeye anında cevap vermek zorunda değilsin ama işin olduğunda söylemelisin bana. Korumalısın beni korumaya ihtiyacım yok sadece o kadar kıyamamalısın bana herkesten herşeyden korumak istemelisin.
Bazen çok konuşurum ya da çok susarım bu ya çok mutlu ve heyecanlı olduğuma ya da canımın birşeye sıkkın olduğuna işarettir. Hemen birşeyler yapmalısın. Yanından gitme vakti yaklaştıkça susarım konuşamam… Ben seni yanındayken bile özlerim lan! Kokunu alamamak koyar mesela bana. Çok üzülmemi istemiyorsan bana çooooook sarılmalısın böyle sıkı sıkı yani. Üstüme siner kokun ve evde de sen çevremde geziyormuşsun gibi gezerim.
Seninle eğlenmeyi çok severim ben rahat ol isterim yanımda… Hiç beklemediğin bi’ anda sırtına zıpladığımda yadırgama yani. Beklemediğin bi anda kimseyi umursamadan başını tutup öpebilirim dudaklarından. Kimse umurumda değil benim o anda seni öpmediğim için gelecekte pişman olmak istemem! Sadece sen önemlisin, herşeysin…
Odun ol bazen sinir olayım sana. Bazen de romantik ol daha çok aşık olayım… 
Biliyorum öyle tatlısın ki beni bekliyorsun bir yerlerde. Beklerken boş durmadığına eminim ben gelene kadar uslu durmaya çalış yine de olur mu Sevgilim? :) Seni daha şimdiden sevdikçe sevesim geliyor. Bir de hayatıma girdiğin zaman düşünsene bunu?!  İhtiyacım olan herşey sende biliyorum ve bunu bilerek beni bekletmemeni umuyorum Aşk!
 

Çikolatalı Muhabbetler Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos