9 Şubat 2014 Pazar

Bugün ne giyseeem.

Gönderen Unknown zaman: 02:54 0 yorum
Tabiki de kendim kara verebiliyorum ne giyeceğime aslında yazının konusu "Bugün ne giydim?"
E ben bi de bi kaç gün önceninkini de paylaşayım dedim. Komple çıksın aradan.
Bu da Simge'nin üşengeç ruhunun kanıtı işte.
Geçmişten günümüze mi geleyim yoksa bugünden mi başlayayım ilk.
En iyisi geçmişten başlamak. Geçmiş dediğimde 2 gün öncesi. Tabi boydan değil sadece yüzümü göstericiiim çünkü fotoğraf çekcek insan bulamadım. Herkes güzel çekmiyor da.
O yüzden sadece "selfiiiiğğğ" ;)))) (laf aramızda bu göz kırpan surata baya uyuz olan bi insanım. virgül götüne girsin diyecek kadar.)

Bu gündüüüz. Pembe tonlarında devam etsin diyerek aynen o tonlarda bi günlük makyaj yaptım. Yorumlarınızı falan bilsem makeup tutorial videosu ekleme konusunda cesaretlenebilirdim ama yok anacım çıtınız çıkmıyor.

Pembiiik kazaaam, sonra puantiyeli gömleğim, gri pantolon ve zımba detaylı siyah botlarımla gezdim o gün. Aynı görünümün eve gelince hali bu. 


Şimdiiiii bugünü göstereyim de hemen. Ben bugün tam bir yeşil hatunu oldum. Aslında yüzüklerimi de göstermek istiyordum ama unuttum çekmeyi yarın çeker instagrama atarım. Çünkü "cool" kolyemle birlikte onlar da yeni. Tam bir yüzük hastası olarak eklem yüzüğü modasına "love" konulu giriş yaptım bende yarın gelin bakın.

Bu sefer yeşil kazağımı düz bir kot gömlekle tamamladım ki bu görünüm inanılmaz hoşuma gidiyor. Belli olmasa da altıma deri siyah pantolon, yeşil parka tarzı montum ve bordo çantamla kombinledim. :)
Yok canım saçlarım doğal kıvırcık. Hatta bu sönmüş hali.



Makyajım efekt sebebiyle pek belli olmasa da The Balm BalmJovi paletinde yine doğaçlama çalışarak uçlarında Led Zeppelin adı verilen yeşil yaldızlı tonlar kullandım. Hafif kahverengi e biraz da beeej ohh mis oldu. Çok sade. Ve günlük kullanıma uygun.

Öpüyorum okuyan herkesi. Okumaya devam olur mu :)


3 Şubat 2014 Pazartesi

Buyrun devamıııı.

Gönderen Unknown zaman: 17:10 0 yorum
Arkadaşlar bildiğiniz bunalım yaşıyorum. Sınavlar yüzünden sonradan izlemek zorunda kaldığım Grammy'ye mi dert yanayım onlar öyle eğlenirken çalıştığım sınavlardan bile umudumun olmayışından mı dert yanayım. Keşke çalışmasaydım da çalışmadım ondan olmadı deseydim. Böyle konuşuyorum da tam bu noktada ben muhtemel bütlerimin haberini bekliyorum. Hâlâ kesin birşey yok yani. Millet gencecik yaşında kazandığı ödüllerin sefasını sürerken. Lanet calculus, physics, general chemistry elimi kolumu bağladı tatilimin tadını çıkaramıyorum. 29 Ocak'a kadar finallerim vardı. Ve hâlâ açıklanmadı. Bilet desen bilet yok nasıl dönerim İzmir'e bilmiyorum. Ohhh bunu da anlattım ya.

Öyle kitap tanıtımı yapmayı falan inanılmaz seviyorum.
O yüzdeeeen,
Sıra kitap köşesinde. Ben şu son 3 günde elimden sular seller gibi akan bir kitap okudum.

İnanmadığım noktalar var kurgu olmasına rağmen. Roman içinde bahsettiği kitabın baş kahramanının okuduğu roman mesela. John Green yazdığım her şey kurgu ciddiye almayın demiş ama ana karakterin okuduğu romanın yazarı bile yazdığı romanın aslında kendi hayatından esinlenme olduğunu söylemiş. Tam bir Inception.
Evet modum buydu kitabı okurken. Son 100 sayfayı falan ağlayarak okudum arkadaşlar. Kitap  16 yaşında kanser hastası bir genç kızın ağzından anlatılıyor. Bi deney ürünü olan bir ilaç sonucu ömrü uzamış ve uzayan ömründe bir destek grubunda tanıştığı hayatının aşkından bahsediyor. Malum bu destek grubu kanser hastaları için ve hayatının aşkı da bir kanser hastası ne kada trajik değil mi. Buraya kadar her şey çok tahmin edilebilir. 
Ana fikir şu "Acı hissedilmeyi talep eder. Acı olmadan mutluluğun değerini bilemeyiz."
Tavsiye ediyor muyum ediyorum. Okuyun geçin üstüne çok düşünmeyin kahrolursunuz.
Varsa böyle okumak isteyip okuyamadığınız zaman kaybı olmasın önce başkası okusun sonra ben okuyayım beğenirse dediğiniz kitap varsa söyleyin bana. Bakarım okuyabilirsem okurum.




Şimdi gelgeliiiim ilişkilere. Ya ben domuz gibi kıskanç biriyim diyecektim ama öğrendimki domuzlar kıskanmazmış. Yok ben ölürüm kıskançlıktan, özgüven eksikliği olan kıskanır falan peeeeh. Bok yesin onu diyen. Yalnız sanmayın ki böyle kıskanırken gidip adamın, kızların saçını başını yoluyorum falan. Ben ne fenayım beeeeen. Bi gülümsemelerim var benim "Yok canım birşey iyiyim kıskanmadım" temalı gülüşler. İpana falan ooooo halt etmiş yanımda. O adamı da o kızı da sonradan pişman ederim. Unutmam vururum yüzüne yüzüne. 
Ya şimdi ben öyle sevdiği adamı kısıtlayan biri değilim isterse saatlerce yazmasın sorunum sıkıntım yok. Kız arkadaşlarıyla çıksın gezsin falan sıkıntı yok yine. Ama sindiremeyeceğim şeyler var.
1) Hevesimin kırılması,
2) Bazı kızlar hakkında sıkıntı yaratıyorsam vardır bir bildiğim. Hislerim doğru çıkar benim. 
Benim kadar anlayışlı kimse yoktur iddialıyım ama adam bana yakın arkadaşı konusunda o mu ben mi diye seçim yaptırsam onu seçersin diye de hissettirmemeli. Hayatta demem öyle birşey ama o hisler var ya insanı yiyip bitiriyor işte. Ben o kadar anlayışlıyken sınırlarımın zorlanması anlayışlılığımın artmasına ve fazla genişliğe sebep oluyor.


Hööööh. 
Bir yazıda bu kadar çok konuyu ele aldığım için yok mu bana bir alkış.
Sevgileeeer. Hepinizi öpüyorum.

Ahhh heyhaaat...

Gönderen Unknown zaman: 17:04 0 yorum
Merhabalar efendim merhaba...
Böyle bir resmiyet, bir hanımefendilik falan. Uuuu paçamdan akıyor sanki. Bu yazıya bir çok yazı biriktirdim. Hepiciğini toparlayıp sizlere bir kerede sunayım diyorum. ONYÜZBİNMİLYON yazı yazabilecek kadar ilham toplayamıycam kusura bakmayın.
Kitap tanıtımından GRAMMY ödüllerine, gözlemlediklerime, lanet finallere, erkeklerin basitliğine falaaan filan.
Başliyim mi? Size de uygunsa ben Grammy ile başlıyorum. Sonraki yazıya da diğerlerini sıkıştırırım.
Anacım bu Grammy'de bi bok olmadı olsun diye bekledim ama ı ıh. Biri birine laf söyler falan yok olmadı.


Tam özeti bu bence. Kimle başliyim. 
BEYONCE. Performansını izlerken aklıma gelen tek şey Blue Ivy. 
Bu çocuk ilerde annesini izleyince "Yaa anne napıyon banyo yapıp çıkmışın hem cıbıl cıbıl hem göt baş gösteriyorsun" demez mi acaba. Demez ya neden desin Türk mü o. Jay sonradan gelince arkasına falan geçseydi bari bu kadar yeter diye.

Baya baya stripşov gibi değil miydi ya bir bana mı öyle geldi. Ha gelelim performansa, ağzım açık izledim çok iyiydi. Valla kız olmasam diye başlayan cümleler de kurdum hatta yalan yok. 
Performansı falan boşver de hatun beni hayal kırıklığına da uğrattı aslında yaa. Ne konuda mı? 


Aha da bu. Nişan elbisem dediğim elbisenin Bim malı çakması gibi hiç iyi oturtturulamamış o elbise yüzünden. Rengin çiğ duruşu teninde ve transparanlığının gözümüze sokulması hiç hoşuma gitmedi. Elbiseyi sırf hayallerimin nişan elbisesinin çok benzeri olduğu için sevebilirim. AMAAA olmamış caniiiim. Keşke renkler daha iyi olsaymış.
Hazır elbise demişken törendeki bi kaç elbiseden daha bahsedeyim.

Ya hatun koskoca hüzün kraliçesi olmuşsun hep bi ağlak tavır içerisindesin. Bunca yıldır bu camiadasın bi beden büyüt şu göğüsleri ya nolur.  Makyajın gözlerin 10 numero. I love it beybi. Elbise desen ı ıhh olmamış bence bir potluk var da çözemedim henüz.
Elbise güzel olacakmış ama olamamış gibi. Bir de kilo mu almışsın sen Katy'ciğim. Tarlatan tülü gibi, küçük çocuk tütüleri gibi olmuş o elbise. Tamam nota istiyorsan yine kullan ama ne bileyim daha sıradışı daha şaşırtıcı olsun. Yüzün yine su gibi. Çok duru çok güzeel.

Performansını izleyince aklıma ilk gelen şey diğer herkes gibi "Yine mi ILLUMINATI yeaaa?!" oldu. O su gibi hatun bi anda gothic tarza büründü. Bravo.


Pink!!! Elbiseni hiç sevmedim. Saten acımasızdır. Söylemediler mi sana ya. Gözlerini de çok boyamışlar olmamış bence...

İki dakika elbiselere ara verip o şapka ne demek istiyorum. Çok sevdiğim Daft Punk ödül alarak beni çok sevindirdi de. Bence bu kadar alay onusu olmakta çok haklılar. Pharrel o şapka nee?



Şimdi Grammy konusunu 17 yaşında 2 ödül alan LORDE ile sonlandırma istiyorum.
Onu da uyarmamışlar galiba elbise konusunda. 


İphone reklam jingle'ı sayesinde tanıdığımız bir kıvırcık olarak "ayyy ne güzel kız" dediğim -tabi sonradan kendi saçları olmadığını öğrenince hep bir özenmek bu ne ya diye götümün kalktığını itiraf ediyorum- ama performansını görünce "napıyor ya bu?! -.- Herhalde daha can alıcı kısım gelmedi" derken performansı biten, anlamadığım şekilde dans eden hatun. Naptın sen hakikaten? Müziğin içine girdin, müzik içine girdi hissettin falan tamam ama sönük geldi performansın. İnternetteki bazı yorumlarda uçmuşta mı gelmiş yorumları bile gördüm. Yapma bi daha öyle.


İlk Grammy'si diyip çok yorum yapmak istemiyorum elbisesi hakkında. Kızla aramda 3 yaş var ben bunu yazıyorum o Grammy'de ödül topluyor. 
 

Çikolatalı Muhabbetler Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos