Arkadaşlar bildiğiniz bunalım yaşıyorum. Sınavlar yüzünden sonradan izlemek zorunda kaldığım Grammy'ye mi dert yanayım onlar öyle eğlenirken çalıştığım sınavlardan bile umudumun olmayışından mı dert yanayım. Keşke çalışmasaydım da çalışmadım ondan olmadı deseydim. Böyle konuşuyorum da tam bu noktada ben muhtemel bütlerimin haberini bekliyorum. Hâlâ kesin birşey yok yani. Millet gencecik yaşında kazandığı ödüllerin sefasını sürerken. Lanet calculus, physics, general chemistry elimi kolumu bağladı tatilimin tadını çıkaramıyorum. 29 Ocak'a kadar finallerim vardı. Ve hâlâ açıklanmadı. Bilet desen bilet yok nasıl dönerim İzmir'e bilmiyorum. Ohhh bunu da anlattım ya.
Öyle kitap tanıtımı yapmayı falan inanılmaz seviyorum.
O yüzdeeeen,
Sıra kitap köşesinde. Ben şu son 3 günde elimden sular seller gibi akan bir kitap okudum.
İnanmadığım noktalar var kurgu olmasına rağmen. Roman içinde bahsettiği kitabın baş kahramanının okuduğu roman mesela. John Green yazdığım her şey kurgu ciddiye almayın demiş ama ana karakterin okuduğu romanın yazarı bile yazdığı romanın aslında kendi hayatından esinlenme olduğunu söylemiş. Tam bir Inception.
Evet modum buydu kitabı okurken. Son 100 sayfayı falan ağlayarak okudum arkadaşlar. Kitap 16 yaşında kanser hastası bir genç kızın ağzından anlatılıyor. Bi deney ürünü olan bir ilaç sonucu ömrü uzamış ve uzayan ömründe bir destek grubunda tanıştığı hayatının aşkından bahsediyor. Malum bu destek grubu kanser hastaları için ve hayatının aşkı da bir kanser hastası ne kada trajik değil mi. Buraya kadar her şey çok tahmin edilebilir.
Ana fikir şu "Acı hissedilmeyi talep eder. Acı olmadan mutluluğun değerini bilemeyiz."
Tavsiye ediyor muyum ediyorum. Okuyun geçin üstüne çok düşünmeyin kahrolursunuz.
Varsa böyle okumak isteyip okuyamadığınız zaman kaybı olmasın önce başkası okusun sonra ben okuyayım beğenirse dediğiniz kitap varsa söyleyin bana. Bakarım okuyabilirsem okurum.
Şimdi gelgeliiiim ilişkilere. Ya ben domuz gibi kıskanç biriyim diyecektim ama öğrendimki domuzlar kıskanmazmış. Yok ben ölürüm kıskançlıktan, özgüven eksikliği olan kıskanır falan peeeeh. Bok yesin onu diyen. Yalnız sanmayın ki böyle kıskanırken gidip adamın, kızların saçını başını yoluyorum falan. Ben ne fenayım beeeeen. Bi gülümsemelerim var benim "Yok canım birşey iyiyim kıskanmadım" temalı gülüşler. İpana falan ooooo halt etmiş yanımda. O adamı da o kızı da sonradan pişman ederim. Unutmam vururum yüzüne yüzüne.
Ya şimdi ben öyle sevdiği adamı kısıtlayan biri değilim isterse saatlerce yazmasın sorunum sıkıntım yok. Kız arkadaşlarıyla çıksın gezsin falan sıkıntı yok yine. Ama sindiremeyeceğim şeyler var.
1) Hevesimin kırılması,
2) Bazı kızlar hakkında sıkıntı yaratıyorsam vardır bir bildiğim. Hislerim doğru çıkar benim.
Benim kadar anlayışlı kimse yoktur iddialıyım ama adam bana yakın arkadaşı konusunda o mu ben mi diye seçim yaptırsam onu seçersin diye de hissettirmemeli. Hayatta demem öyle birşey ama o hisler var ya insanı yiyip bitiriyor işte. Ben o kadar anlayışlıyken sınırlarımın zorlanması anlayışlılığımın artmasına ve fazla genişliğe sebep oluyor.
Hööööh.
Bir yazıda bu kadar çok konuyu ele aldığım için yok mu bana bir alkış.
Sevgileeeer. Hepinizi öpüyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder